30 Mart 2016 Çarşamba

Dünden Bugüne Haçlı Seferleri!

1000 KÜSUR YILLIK SAVAŞ

     M.S 610 yılında Hz. Muhammed (s.a.v)’e peygamberlik ilk indiği günden bu yana gelen ve hak dini islâmı bitirmeyi amaçlayan saldırılar ve savaşlar Osmanlı İmparatorluğuna karşı vücut bulmuş bir şekilde birleşmişti. 1096-1099 yılları arasında gerçekleşen 1.Haçlı Seferleri ile Müslümanlığın ve tüm dinlerin kalesi sayılan Kudüs’e yönelen haçlı topluluğu o günden itibaren Ortodoks-Katolik mezhepleri olarak bir birlerine düşman olarak görünseler bile saman altından su yürüterek kutsal toprakları geri alıp kutsal bir zafer istiyordu. Kutsal topraklar ve Müslümanlar üzerine dokuz adet sefer düzenleyen haçlılar girişimlerinin başarısız kalması sonucunda nedense vazgeçmişçesine 1272 yılından sonra hiç kutsal haçlı birliği adı altında sefer düzenlemedi. 1272 yılından günümüze kadar geçen süre içerisinde yaklaşık 750 yılda Haçlı Seferleri adı altında olmasa da bir çok planlarını eyleme dönüştürmüş kiminde kazanırken kiminde ise yine mağlup olmuştu. Günümüzde ise haçlı ittifakının silah gücü zayıf ülkelerde silahlı saldırılarını görüyoruz? Peki ya silah gücü ve ekonomisi diğerlerine nazaran daha iyi olan ülkelerde haçlı ittifakı nasıl oluyor sizce? Erkek kardeşlerimiz için en iyi örnek futbol. Futbolda Avrupa maçlarında hangi hakem haçlı bayrak ile hilalli bayrak karşı karşıya geldiğinde taraf tutmuyor? Bariz örneklerden birisi de Fenerbahçe-Braga maçıdır. Günümüz savaşlarının topla, tüfekle olmadığı aşikardır. Ya gelenek göreneklerimizi elimizden alarak bizleri de kendileri gibi yapmaya çalışırlar ve savaşı kazanmış olurlar ya da teknolojik üstünlüklerini kullanarak siber savaşlarla. Onlar için kutsal haçlı birliği hala devam etmekte ve Haçlı Seferleri de kaldığı yerden hedefine doğru ilerlemektedir. Muasır medeniyetler seviyesi olarak gördüğümüz batı yani haçlılar vatanlarına gelen mültecilerle kafeste oyun oynanan ayı gibi oyun oynarken, dalga geçerken neden kendi dinlerine mensup olan fakir ihtiyaç sahibi olan insanlarla böyle oyunlar oynayıp dalga geçmiyor? Demek ki haçlı ittifakı yine bir arada ve son kozlarını Müslümanlara karşı yeniden oynuyor. 

29 Mart 2016 Salı

BİZİM TARİHİMİZ AMA BİZİM FİLMİMİZ DEĞİL!

BİZİM TARİHİMİZ AMA BİZİM FİLMİMİZ DEĞİL
     Film sektörü dediğimizde aklımıza ilk gelenlerden birisi Hollywood’tur. Kaliteli filmler neredeyse hep oradan çıkmıştır. Ancak şu son zamanlarda Hollywood’un çakması olarak da tabir edilen Hint sinema sektörü olan Bollywood da sinema sektöründe yavaş yavaş adını duyurmaya başladı.
     Peki bu başarının sırrı ne? Nasıl bu kadar iyi filmler yapabiliyorlar?
     Şöyle bir baktığımızda verilen emek, harcanan sermaye ve ciddiyet oldukça fazla. Sektöre adanmışlık ve kitlelere ulaşma harikulade. Peki biz neden bu sektör içerisinde yokuz, niye adımızı duyuracak filmler yapamıyoruz? Buna bir çok cevap verilebilir. Başlıca neden olarak da sermayenin ve adanmışlığın olmaması diyebiliriz. Adanmışlık olup olmadığını da nerden çıkardın? Sen nerden biliyorsun adanmışlık olmadığını diye soracak olursanız şöyle kısa bir cevap vereyim.
     Adanmışlık ve kitlelere ulaşmak demek bir filmi sadece kendi ülke vatandaşlarının anlayabileceği şekilde ya da sadece onların zevklerine göre yapmak değildir. Hollywood filmlerine baktığımızda toplumun her kesimine hitap eden filmler var. Ve asıl can sıkıcı nokta şu ki bizim tarihimizi anlatan ya da bizim tarihi şahsiyetlerimizi anlatan filmleri çekenler de bunlar. İzleyenler bilir Gallipoli (Gelibolu) adlı Çanakkale savaşını anlatan bir film var. Bu savaş bizim, bu tarih bizim ama maalesef bu film bizim değil. Başka bir örnek verecek olursak Hollywood bu günlerde tarihimizin ünlü mutasavvıf ve şairlerinden olan Mevlana Celâlettin-i Rumi’nin hayatını baz alan bir film çekmeye hazırlanıyor. Bizim tarihimiz, bizim şahsiyetimiz iken neden onları anlatan bir başkası olsun? Neden en doğru şekilde onları dünyayla buluşturup, en doğru şekilde onları dünyaya tanıtabilecek biz iken filmini başkaları çeksin? Başkaları çeksin ve neden tarihimizi yalan yanlış aktarsın ya da eksik aktarsın? Neden o filmler sayesinde bizde bu sektörde olduğumuzu göstermeyelim?
     Tarih medyası güçlü olanların, kitlesi fazla olanların anlattıkları kadarıyla yeniden yazılmaya çalışılıyor ve kendi tarihimizi yalan yanlış öğrenmemek ve sildirmemek için bu sektörde bizde varız demeliyiz ve elimizi taşın altına koymalıyız.
     Film çekmenin çocuk oyuncağı olduğu bu zamanlarda sanatın ve sanatçının değerini fazlasıyla veren ve bizi bu film sektörlerinin arasına ulaştırabilen yapımcı ve oyunculara ihtiyacımız var. 50-60 yaşlarında olup da dram filmlerinden başka filmlerde oynamayan sanatçılar ve yönetmenler yerine daha genç cevherler, daha pratik zeka ve zevk sahibi gençlerle eminim ki film sektöründe birkaç adım daha öteye gidecek ve istenilen noktaya ulaşacağız.

     Tarih bizim ise filmi de bizim olmalı.

14 Mart 2016 Pazartesi

Bu Patlamaların Amacı Ne?

Ankarada düzenlenen saldırıların faili kesinlikle Rusya!
Telefonu elimiz tutar ama elimize tut emrini beynimiz verir. Bu konuyla ne alakası diyeceksiniz. Bakın şimdi anlayacaksınız.
Bundan yaklaşık bir ay önce 17 şubat 2016. Ankarada bir bombalı saldırı düzenleniyor. Bakın saldırının düzenlenme tarihi ne kadar manidar. Bu tarih,Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan ziyaretinden bir kaç gün öncesine denk geliyor. Ve maalesef Sayın Cumhurbaşkanımız bu elim olaydan dolayı Azerbaycan ziyaretini ileri bir tarihe atıyor. Ve dün akşamüstü 13.03.2016 Ankarada bir bomba daha patlıyor. Yine onlarca ölü yüzlerce yaralı. Bir bakıyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımız geçen ay ertelediği Azerbaycan ziyaretini bu ayın 15 ine yani patlamadan 2 gün sonra bir tarihe almış ama yine elim bir olay yaşandığı için ertelenme durumu var. Allahtan müslümanız da hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığını biliyoruz. Yoksa vallahi inanırdım. Şimdi diyeceksiniz ki bu Azerbaycan ziyaretiyle Rusya ne alaka kardeşim saçmaladın iyice diye. 24 Kasım 2015 e bir zaman yolculuğu yapalım. Defalarca sınır ihlali yapan ve defalarca uyarılmasına rağmen yön değiştirmeyen Rus SU-24 tipi savaş uçağı Türkiye sınırında vurulmuş ve o tarihten itibaren Türkiye ve Rusya arasında bir gerilim yaşanmıştı. Bu gerilimin doğurduğu bir doğalgaz sorunu vardı ve Rusya en büyük kozu olan bu doğalgazı tehdit olarak kullanıyordu. Ta ki Azerbaycan ile doğalgaz anlaşması yapılmasına mutabık kılınana kadar. Sonrasında ne oldu sizce bir tahmin edin? İlk verdiğim örnek aklınıza gelsin. Zeki insanlarsiniz cevabı buldunuz hadi eyvallah.

                                                                                                                Mustafa SEVGİ

Yayın Yasağı Engel Değildir

Olayın bütün ciddiyetini yitirip de yayın yasağına odaklanan sivri zekalı insanlar da var. Durun olaya şöyle açıklık getireyim. Terör iki çeşittir. Küçük terör ve büyük terör. Küçük terör canlı bombanın kendisini olay mahallinde patlatması,büyük terör ise insanlarda korkunun,tedirginliğin yayılması. Ornek vermek gerekirse 11 eylül saldırılarında ABD de yayın yasağı konulmuş ve dünya medyasına aktarılan görüntü sınırlı kalmıştır. Neden ABD de mi dikta rejimi etkisinde? Bunun amacı olayın taze olan,korku ve dehşet saçan goruntulerinin halk üzerinde etki bırakmamasıdır. En yakın örneklerden birisi de Paris de ki saldırıdır. Ve hiç bir şekilde olayın taze goruntulerinin medyaya sizmadigi,halka gösterilmediği apaçık ortadadır. Terörün asıl amacı da zaten bir yerde belirli bir alanda insanları öldürmek değildir. Ölen insanlar üzerinden diğer halka korku ve dehşet duygularını yaymaktır. Terör örgütleri de bunu ya yandaş medyalariyla yapmaya çalışır ya da gerizekali medya mensuplarıyla. Yasak bundan dolayıdır. BİLGİNİZE!
(NOT:Yayın yasağı demek olayın üstünü örtmek değil insanlar üzerinde psikolojik baskı ve korku eylimlerini engellemek demektir.)

14 Şubat 2016 Pazar

Bas Müslümanın Kuyruğuna, Gör Müslümanlığını!

     Kelime-i Şehadet getirince müslümanlığı kabul etmiş,artık islâm çatısı altına girmiş oluruz. Ayrıca İslamın beş şartını yerine getirir,İmanın altı şartına uyar müslümanlığımızı pekiştirmiş,hatta cenneti bile garantilemiş sayılırız.

          Tabi yersen...

     Nedendir bilinmez İslam çatısı altına sonradan girenler,müslüman bir ailenin ferdi olanlara göre Müslümanlığı daha doğru daha güzel yaşıyor. Günümüzde müslümanım diyenlerin çoğu islamı ne kadar yaşıyor? Öz de mi müslümanız? Söz de mi?

     Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî'nin yedi öğüdüne iyi baktığımızda;
-"Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol." Buraya kadar tamam. Ama o yardım ettiğimiz bize bir yanlış yaparsa?
-"Şefkat ve merhamette güneş gibi ol." Bu da tamam. Ama o merhamet ettiğimiz bize merhamet etmezse?
-"Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol." Bu belki. Ama buna da tamam diyelim hadi. Ya o kusurunu örttüğümüz kişi bizim kusurumuzu yüzümüze vurur yada bir yerde anlatırsa?
-"Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol." İşte bu çok zor. Hadi buna da tamam diyelim. Ya o asabiyette ölü gibi olduğumuz kişi daha çok üstümüze gelir bizi zorlarsa?
-"Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol." Bu da tamam elhamdülillah. Ama o alçak gönüllülükte toprak gibi olduğumuz kişi ukalalıkta bataklık gibi olup bizi içine çekiyorsa?
     Ve son olarak...
-"Hoş görülülükte deniz gibi ol." Hoş görülü bir toplumuz çok şükür. Ama bizim hoş görüyle yaklaştığımız o kişi bize karşı çok despotsa?

     Hepsine ortak cevabımız "Bizde ona aynısını yapar yada haddini bildiririz" olur değil mi?

     O zaman biz ne kadar müslümanız?

     Hani diyor ya Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî:"Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol." diye. İşte aynı şekilde yaptığımız bir iyiliğe karşı bize kötülükte yapılsa biz iyi taraf olmaktan yine de vazgeçmemeliyiz.

Allah halis müslümanlardan olmayı nasip eylesin inşallah!


Mustafa SEVGİ

12 Şubat 2016 Cuma

Yıllardır Yapamadığımızı Yaptılar!

     Gün geçmiyor ki ülkemize karşı yapılan ihanetlere bir yenisi daha eklenmesin! Biz bu ihanet şebekeleriyle uğraşırken,devletin selameti için uğraşırken araya fitne tohumları atılmaya çalışılmasın!

     Ülkemizde çok tehlikeli olan fay hatlarından(Sünni-Alevi,Türk-Kürt, birisi durulurken diğerlerini alevlendirmekle uğraşan ihanet şebekesi ve dış mihraplar son seçimlerden sonra istediklerini alamayınca delirmişcesine saldırmaya başladılar. Karşılarında ise artık yaptıkları saldırılara eskisi gibi karşılık vermeden duran bir ülke olmadığını anladıklarında ise ellerinde ne kadar koz varsa masaya yatırmaya başladılar. Oyunlar üstüne oyunlar... En sonunda onlarda olmayınca yıllardır körükledikleri PKK ateşinin sönmesini istemedikleri için PKK terör örgütünün Suriye'deki yapılanması da olarak gösterilen ve Suriye sınır hattında ülkemiz adına tehdit oluşturan PYD terör örgütüne sahip çıkarak:"PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz. Desteklerimiz devam edecek" diyecek kadar gözlerini kan bürüdü. Akabinde olanlarsa daha dikkat çekici.

     Yıllardır sönmeyen ateş!

     Dış mihrapların ülkemizde yıllardır canlı tutmaya çalıştığı,fitnelerle de bunu bir zamanlar bir nebze de olsa başardığı Türk-Kürt çatışması yıllardır sönmeyen ateşlerden birisi olduğu gibi bu keferelerin de sönmeyen bir ateşi vardı. Ta ki düne kadar!

     Yıllarca uğraştıkları bu olaylar artık tutmamaya başlayınca,Türkiye halkının bir arada teröre lanet okuduğunu ve "Tük-Kürt kardeştir" nidalarıyla el ele,kol kola daha da sarsılmayan bir güç haline geldiğini görünce artık kendi açıklarını kapatmakla işe başladılar.

     Cennet Mekan Sultan Abdülhamid Han'ın:
-"Yıllarca bunlar birbirine düşsünler diye bekledim,birbirine düştüler ama beni indirmişlerdi.." dediği Ortodoks-Katolik çatışması da bu keferelerin 20 yıllık sönmeyen ateşiydi. Ama Ortodoks ve Katolik cemaatlerinin ruhini liderlerinin dünkü Küba ziyaretinde bir araya gelmeleri,kendilerine karşı olası bir İslami tehlikeye karşı tek vücut olmaları yönünde bu ateşin sönme yolunda olduğunu gösterir gibiydi.


     Yani yıllardır İslam çatısı altında birleşmeyi beklediğimiz halde yapamayan biz müslümanlara karşı birleşen hristiyan cemaatleri bizim yıllardır yapamadığımızı yaptı. Fitne çıkarmakta süper güç olanlar bir kez daha oyunlar içine girdi. Unutmayalım ki Allah c.c en büyük oyun bozandır! Lakin bizlerin de aklını başına alıp bir an önce "Tek Vücut" olmamız şart!

     Allah yar ve yardımcımız olsun..

Mustafa SEVGİ

11 Şubat 2016 Perşembe

Bakmak ile Görmek Arasında ki Fark.

Eğer bir fikir sahibiyseniz ve bu fikrinizi savunacaksanız, bu savunmanızı karşıt bir fikri savunana saldırarak yaparsanız bu sizin acizliğinizi gösterir. Bakınız bugün ülkemizdeki İslam karşıtı tüm fikirlerin tek odağı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sadece ülkeyle kalmıyor bütün dünyada İslam düşmanı herkes Recep Tayyip Erdoğan’a kin besliyor. Zaten Putin ‘’Mevcut yönetim Türkiye’yi İslamlaştırıyor.’’ diyerek bu dediklerimin altına önceden imzasını atmış oluyor. Ülkemizdeki bir kesim ise bu İslam düşmanlarının kendilerine Türkiye’yi bölmek adına verdikleri destekle kendilerini gururlu onurlu ve mutlu hissediyorlar. Bu konun özeti de şudur; İmam Şafii’ye sorulur: - Fitne zamanı Hak ehlini nasıl bulabiliriz? Cevap verir: -Düşman oklarını takip edin, sizi Hak ehline götürecektir. Netanyahu ve diğer süper güçlerin Hak ehli, Erdoğan’ın ise düşman oku olduğunu söyleyecek beyin ancak ölmüş bir beyindir. Burada Erdoğan’ı övdüğümü sanacaklar ancak ben İslam’ı savunurken İslam düşmanlarının oklarını takip ediyorum ve bu oklar Erdoğan’a çıkıyor. Dolaylı yolla övmüş oluyorum evet. Bunu da hak ediyor Sayın Başkan. Her şeye rağmen hala bu kafada ısrar edenler beyin ölümü gerçekleşmiş kişiler oldukları için fikirlerine fikir değeri vermek beyin kırıntısı olan birinin işi değildir. Bunu okurken bile içlerinden bana ve yine Başkana saldıracak kişilerdir bu kişiler. Sanayiye yollasanız ‘’Bizlik bir şey yok.’’ cevabını alacağınıza hiç şüphem yok. Bunlara sadece Allah ıslah etsin veya Allah belasını versin diyebiliriz. Eğer bilmeden bu yoldaysa birincisi ama bilerek bu yoldaysa ikincisi.

Mehmet BARAN